-
1 Allah için
ей-бо́гу -
2 Allah için
to be fair, honestly, verily -
3 Allah
Allah [ɑ'ɬaːx] Gott (m);Allah oder Allahım! mein Gott!, großer Gott!;Allah Allah! ach, du liebe Zeit!; ach, du meine Güte!; Donnerwetter!;Allah aşkına um Gottes willen;Allah bağışlasın behüte dich ( oder ihn usw) Gott!;Allah bilir weiß Gott …;Allah derim weiß der Himmel;Allah esirgesin (oder saklasın) Gott behüte;Allah göstermesin da sei Gott vor;Allah için bei Gott, wirklich; um Gottes willen;Allah kabul etsin vergelt’s Gott;Allah korusun Gott behüte!;Allah ona lâyığını versin Gott möge ihn strafen;Allah ömürler versin lange mögen Sie leben (als Dank);Allah rahatlık versin schlaf(en Sie) gut!;Allah rızası için um Gottes willen!;Allah selâmet versin Gott behüte dich (ihn usw)! (vor einer Reise);Allah vere (de) … wollte Gott …!;Allah versin Gott gebe es; zu Bettlern Gott wird dir geben;Allaha şükür Gott sei Dank!;Allahı(nı) seversen um Gottes willen!;Allahın belası Gottes Geißel f; gottverlassen (Ort);(her) Allahın günü jeden Tag, den Gott werden lässt;Allahın izniyle mit Gottes Hilfe, so Gott will;Allahtan als adv glücklicherweise, Gott sei Dank;Allahtan bulsun Gott strafe ihn!;Allahtan kork! schäm dich!;Allahtan korkmaz unmenschlich -
4 Allah
алла́х (м)* * *1) Алла́х, Бог2) бу́дучи пе́рвым компоне́нтом изафе́та, уси́ливает значе́ние второ́го компоне́нтаAllahın ayazinda — в лю́тый моро́з
Allahın günü — ка́ждый Бо́жий день
Allahın tembeli — отъя́вленный ло́дырь
••Allah bilir ama kul da sezer — посл. Алла́х зна́ет, а его́ раб дога́дывается
Allah dağına göre kar verir — посл. Госпо́дь Бог раздаёт го́ре / печа́ль / боле́зни и т. п. ка́ждому сто́лько, ско́лько он вы́держит
Allah dokuzda verdiğini sekizde almaz — посл. чему́ быть, того́ не минова́ть
Allah herkesin gönlüne göre versin — погов. ка́ждый полу́чит то, чего́ он заслу́живает
Allah kardeşi kardeş yaratmış, kesesini ayrı yaratmış — посл. дру́жба дру́жбой, а де́нежки врозь
Allah kazadan belâdan saklasın — погов. упаси́, Алла́х, от вся́кой напа́сти
Allahtan korkayandan korkmalı — погов. бо́йся того́, кто не бои́тся Алла́ха
Allah sağ eli / gözü sol ele / göze muhtaç etmesin — погов. не приведи́, Алла́х, прибега́ть к по́мощи бли́зких
- Allahım- Allah ne de yakışmış!- Allahtan- Allah akıl fikir versin!
- Allah akıllar versin!
- Allah Allah
- Allah aratmasın
- Allah artırsın
- Allah aşkına
- Allah bağışlasın
- Allah belâsını versin!
- Allah beterinden saklasın
- Allah beterind esirgesin - Allah büyük
- Allah canını alsın!
- Allah cezasını versin!
- Allah derim
- Allah dört gözden ayırmasın
- Allah düşmanıma vermesin
- Allah ecir sabır versin
- Allah eksik etmesin
- Allah eksikliğini göstermesin
- Allah emeklerini eline versin
- Allah etmesin
- Allah evi
- Allah gecinden versin
- Allah göstermesin
- Allah hakkı için
- Allahın hikmeti
- Allah hoşnut olsun
- Allah için
- Allah inandırsın
- Allah seni inandırsın
- Allah sizi inandırsın
- Allah kabul etsin
- Allah kahretsin!
- Allah kavuştursun
- Allah kerim
- Allahtan kork!
- Allahtan korkmaz
- Allah lâyığını versin
- Allah manda şifalığı versin
- Allah mübarek etsin!
- Allah ne verdiyse
- Allah ömürler versin
- Allah rahatlık versin!
- Allah rahmet eylesin!
- Allah rızası için
- Allah selâmet versin
- Allahını seversen
- Allah son gürlüğü versin
- Allaha şükür
- Allah taksimi
- Allah utandırmasın
- Allah vere
- Allah vere de
- Allah vergisi
- Allah vermesin
- Allah versin
- Allah yarattı dememek -
5 için
için11. postp für (A); zu (D); wegen (G); um (G) … willen; über (A), betreffend (A)2. konj weil, da; um … zu; dafür, dass …; Beschwörungen bei (D), zu (D);Beispiele annem için für meine Mutter;benim için für mich; meinetwegen; meines Erachtens;barışçı maksatlar için zu friedlichen Zwecken;bunun için deswegen; dafür; infolgedessen;bir kaç saat için auf einige Stunden (a für …);kara gözler için um der schwarzen Augen willen;kim(in) için für wen?;pratik için der praktischen Arbeit wegen, der Praxis wegen;şaka için zum Scherz, aus Spaß3. konj -mek için: yaşamak için yemeli man muss essen, um zu leben4. -me+Possessiv için: çabuk gitmesi için arabayı verdim ich gab ihm den Wagen, damit er schnell hinkommtiçin2 tief (innerlich);için için (leise) vor sich hin, innerlich; unbemerkt;için için yanmak schwelen, vor sich hin brennen; fig betrübt sein, ohne es zu zeigen -
6 için
1. for: Mazlum sizin için bir hediye getirdi. Mazlum brought you a present. Bunu Şefika için yaptım. I did this for Şefika´s sake. Bu elbise Hamiyet için çok dar. This dress is too small for Hamiyet. Bunun için kaç para verdin? How much money did you pay for this? Sandalı bir saat için kiraladım. I rented the rowboat for an hour. O bizim için konuşur. He´ll speak for us. Sigara içmeyenler için ayrı bir bölüm yok mu? Isn´t there a separate section for nonsmokers? Benim bilet Londra için. My ticket´s for London. Allah aşkı için söyle! For God´s sake tell me! 2. in order to, for the purpose of: Unutmak için içer. He drinks in order to forget. Fadıla´ya o piyanoyu süs olarak kullansın diye değil, çalması için verdi. She gave Fadıla the piano to play, not to use as an ornament. 3. because, on account of, for, owing to: Kar yağdığı için gitmedik. We didn´t go because it was snowing. İşte onun için katılmam. So you see it´s for that reason I won´t join. 4. for, to, in (someone´s) opinion: Onun için çok mühimdi. It was very important to her. 5. about, concerning, with regard to (usually used with demek, düşünmek, or söylemek): Bu sözlük için ne düşünüyorsunuz? What do you think about this dictionary? Raşit için intihar etti diyorlar. They are saying that Raşit committed suicide. II. Sultan Mehmet için Fatih derler. They call Sultan Mehmet II ´´the Conqueror.´´ Nuriye için nasıl böyle bir şey söyleyebildi? How could he have said such a thing about Nuriye? -
7 Allah
"1. Allah, God. 2. How wonderful! Really! -ım! My God! -tan 1. luckily, fortunately. 2. from birth. - acısın. May God have pity on him./Only God can help him. - (acısını) unutturmasın. May God spare you from a greater sorrow (said when one is subjected to a great loss or grief). - adamı man of God. - akıllar/akıl fikir versin. colloq. Where is your good sense? l am surprised at you/him. -ü âlem 1. probably. 2. maybe. 3. God knows. - Allah! 1. colloq. Goodness gracious!/How strange! 2. a Turkish battle cry. - aratmasın. May God spare you from having to get along without what you now have (said when one is discontented). - artırsın. May God grant you prosperity. - aşkına! colloq. 1. For heaven´s sake. l beg you. 2. How wonderful! - bağışlasın. God bless him/her (a child, a loved one, etc.). - bana, ben de sana. colloq. I´ll pay you my debt when l can get some money. -ın belası 1. nuisance, pest. 2. pestiferous, pesky. - belanı versin/vermesin. colloq. God damn you! - belasını versin. colloq. Damn him! - beterinden esirgesin/saklasın. May God protect you/him from worse trouble. - bilir. colloq. Only God knows./It´s hard to say. - bilir.... It seems to me.... -ın bildiğini kuldan ne saklayayım? colloq. What´s the use of making a secret of it? -a bin şükür. Thank God. -ın binasını yıkmak to commit murder or suicide. - bir! By the one God! -a bir can borcu var. colloq. He has nothing so he has no scruples. - bir dediğinden başka/gayri sözüne inanılmaz. colloq. He is a habitual liar. - bir, söz bir. colloq. I give my word on it. - bir yastıkta kocatsın. May you have a happy life together (said to a newly married couple). -tan bulmak to get one´s just deserts from God. -ından bulsun. colloq. Let God punish him. - büyüktür. 1. Some day God will right the wrong that has been done to us. 2. God is sure to punish him some day for what he has done. - canını alsın/almasın. colloq. God damn you. - cezanı versin/vermesin. colloq. God damn you. -ın cezası damn, damned. -ı çok, insanı az bir yer a deserted place. - derim. colloq. All l can say is O God. - dört gözden ayırmasın. /ı/ May God save (this child) from being an orphan. - düşmanıma vermesin. colloq. I wouldn´t wish it on my worst enemy. - ecir sabır versin. May God give you/him patience (said in condolence). - eksik etmesin. May we not suffer his loss. I am very grateful for what he has done. - eksikliğini göstermesin. I am grateful for it anyway. -a emanet. May God protect him. -a emanet etmek /ı/ to leave the rest to God (said after sending off someone one has nurtured or a work one has prepared). -a emanet olun. Good-bye (said by one who is leaving). - emeklerini eline vermesin. May you enjoy the fruit of your labor. -ın emri, Peygamberin kavliyle according to the command of God and the word of the Prophet (said in asking a family for their daughter as a bride). - esirgesin/saklasın. God forbid. - etmesin. God forbid. - evi place of worship. -ın evi the heart of man. - gani gani rahmet eylesin. May God have abundant mercy upon him (said for a dead person). -ın gazabı a scourge of God. - gecinden versin. May God ordain it to be late (used when mentioning death). - göstermesin! colloq. God forbid! -ın günü every single day, every darn day (said in exasperation or impatience). - hakkı için in God´s name. -a havale etmek /ı/ to leave (punishment, revenge) to God. - hayırlı etsin. May God turn it to good. - herkesin gönlüne göre versin. May God grant the wishes of everyone. -ın hikmeti something incredible, something extraordinary, something miraculous. -ın hikmeti! colloq. Incredible!/Extraordinary!/God be praised!/It´s a miracle! - hoşnut olsun. God bless you (for your kindness to me). - ıslah etsin. May God mend his ways. -a ısmarladık. Good-bye (said by the person leaving). - için truly, to be fair. - imdat eylesin. colloq. May God help you. - (seni) inandırsın.... Believe me.... - isterse if possible, if -
8 Allah hakkı için
а) кляну́сь [всевы́шним] Алла́хомб) ра́ди Бо́га; ра́ди всего́ свято́го -
9 Allah rızası için
ра́ди Бо́га ( обращение за милостыней) -
10 Allah rızası için
for God's sake -
11 vakıf
وقف [وَقْف] -
12 hak
hak1 <- kkı> Recht n; Gerechtigkeit f; Teil m, Anteil m; fig Lohn m, Belohnung f; Arbeit f, Mühe f, Einsatz m z.B. einer Mutter; richtig; recht;hak eşitliği Gleichberechtigung f;-e hak kazanmak das Recht erwerben (auf A); Recht bekommen; sich als richtig erweisen;-e hak vermek jemandem Recht geben;b-nin hakkını yemek jemanden übervorteilen; jemandem gegenüber ungerecht sein;hak yemez gerecht, anständig;-e hakkı geçmek jemandem Mühe machen;… hakkı için im Namen (G);Allah hakkı için im Namen Gottes;namusum hakkı için mein Ehrenwort!;hakkı ödenmez unbezahlbar;hakkı olmak Recht haben; das Recht haben (-e auf A); etwas zu bekommen haben;hakkı var er hat Recht; er hat ein Recht dazu;-in hakkından gelmek meistern (A); mit jemandem abrechnen, sich (D) jemanden vornehmen;hakkını aramak sein Recht verlangen;-in hakkını vermek ordentlich machen (A); jemanden gerecht behandeln;-in hakkını yemek jemanden benachteiligen;emek hakkı Vergütung f;emeklilik hakkı Recht n auf Ruhegeld;oturma hakkı Aufenthaltsberechtigung f; Wohnrecht n;tatil hakkı Recht n auf Urlaub;insan hakları Menschenrechte n/pl;yurttaş hakları (die) bürgerliche(n) Rechte n/pl;medenî haklardan istifade ehliyeti JUR Rechtsfähigkeit f;ne hakla? mit welchem Recht?hak2 <- kki> Gravur f; Gravierkunst f; Ziselieren n -
13 bir
оди́н* * *1) оди́нbirimiz — оди́н из нас
2) одина́ковыйbenim için hepsi bir — мне всё равно́
3) еди́ныйbir bütün — еди́ное це́лое
4) како́й-нибудьbir kitap ver — дай каку́ю-нибудь кни́гу
5) како́й-тоsizi bir adam aradı — вас спра́шивал како́й-то челове́к
6) тако́й...bir yağmur tuttu ki — припусти́л тако́й дождь...
7) так (сильно и т. п.)bir düştüm ki... — я так упа́л, что...
bir tuhaf bakıyor — он так стра́нно смо́трит
8) то́лько, лишьbunu bir o bilir — э́то лишь то́лько он зна́ет
bir tat beğenirsin — ты то́лько попро́буй - понра́вится
9) разhaftada bir — раз в неде́лю
bu bir — э́то раз; э́то во-пе́рвых
10) -ка, ну́-каo yılları bir hatırlayın — вспо́мните-ка те го́ды
••bir çiçekle bahar / yaz olmaz — посл. одна́ ла́сточка весны́ не де́лает
bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var — посл. па́мять о ча́шке ко́фе живе́т со́рок лет; ≈ добро́ не забыва́ется
bir koltuğa iki karpuz sığmaz — посл. ≈ за двумя́ за́йцами пого́нишься, ни одного́ не пойма́ешь
bir koyundan iki post çıkmaz — посл. с одно́й овцы́ де́сять шкур не сни́мешь
- bir âlembir uyuz keçi bir sürüyü boklar — посл. одна́ парши́вая овца́ всё ста́до по́ртит
- bir araba dolusu
- bir arada
- bir aralık
- bir araya gelmek
- bir aşağı bir yukarı
- bir atımlık barutu kalmak
- bir avuç
- bir ayağı çukurda olmak
- bir baltaya sap olmak
- bir başına
- bir baştan bir başa
- bir ben bilirim
- bir de Allah
- bir... bir...
- bir çekirdek geri kalmamak
- bir çırpıda
- bir daha
- bir daha yapmam
- bir dalda durmamak
- bir damla
- bir de
- bir de ne göreyim
- bir dediği iki olmamak
- bir derece
- bir dereceye kadar
- bir deri bir kemik
- bir don bir gömlek
- bir bu eksikti
- bir göz gülmek
- bir gün
- bir içim su
- bir kaşık suda boğmak
- bir kazanda kaynamak
- bir paralık etmek
- bir solukta
- bir şey değil
- bir tahtası eksik
- bir taşla iki kuş vurmak
- bir varmış bir yokmuş
- bir yastıkta kocamak -
14 aman
1) ( yardım istendiğinde)\aman Allahım! hilf mir Gott!\aman dilemek um Gnade bitten3) ( rica anlatır)\aman öyle söylemeyin! ach bitte, sagen Sie so (et) was nicht!4) ( usanç ve öfke anlatır)\aman bırak beni! lass mich doch in Ruhe!5) ( dikkat uyandırmak için) bloß, ja\aman, çocuğa iyi bak! pass bloß gut auf das Kind auf!\aman derim! bloß nicht!\aman, vaktinde gel! komm ja pünktlich!6) ( şaşma anlatır)\aman Allah(ım) ! oh, (mein) Gott!7) ( çok beğenmeyi anlatır)\aman ne güzel! ach, wie schön! -
15 aşk
aşk s1) Liebe fbiriyle \aşk yapmak mit jdm Liebe machen\aşka düşmek sich verlieben\aşkını etkilemek için um seiner Liebsten zu imponierenyasak \aşk verbotene Liebekumarda kaybeden \aşkta kazanır ( prov) Unglück im Spiel, Glück in der Liebe2) ( reg)\aşk etmek ( hızla vurmak) hauen; ( tokat) scheuern3) ( fam)\aşka gelmek ins Schwärmen kommen; ( coşmak) (ganz) aus dem Häuschen geraten4) \aşkına um... WillenTanrı [o Allah] \aşkına um Gottes Willen -
16 tasavvuf
تصوف [تَصَوُّف] -
17 tekbir
تكبير [تَكْبِير]
См. также в других словарях:
Allah için — gerçekten, doğrusu Allah için kız buna layık görünüyordu. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
Allah — is., öz., Ar. allah Tanrı Birleşik Sözler Allah aşkına Allah taksimi Allah vergisi Allah yapısı Allaha ısmarladık Allahualem Allahuteala … Çağatay Osmanlı Sözlük
Allah rızası için — 1) dilencilerin para isterken söyledikleri yalvarma sözü 2) ne olursun anlamında kullanılan bir söz Allah rızası için sus! 3) karşılık beklemeksizin Ben ona Allah rızası için on gün baktım … Çağatay Osmanlı Sözlük
için-için — z. 1. Gizlin, heç kəsə hiss etdirmədən; içində, ürəyində, qəlbində. Fərhad özlüyündə bu sözlərə için için gülürdü. Ə. Vəl.. 2. Yanıqlı yanıqlı, yana yana, acı acı. Ağlar da için için edər ah: – Bu körpəmə sən şəfa ver, Allah! A. Ş.. Həcər isə… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
ALLAH — İnsanı, dünyayı, kâinatı, görülen veya görülemiyen bütün varlıkların yaratıcısı. Allah ezelidir; yani varlığının başlangıcı yoktur, çünki yaratılmamıştır ve varlığı devamlıdır, sonsuzdur. Hiç bir şey yokken o yine vardı. Allah ın ilmi, kudreti ve … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
Allah versin — şaka 1) iyi bir şey ele geçirenlere memnunluk bildirmek için söylenen bir söz Allah versin, bugünlerde işler pek yolunda görünüyor. 2) dilenciyi savmak için söylenen bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
Allah hakkı için — ant içmek veya ant vermek için kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
Allah aşkına — ünl. Ant vermek veya yalvarmak için Allahını seversen anlamında kullanılan bir söz Boş ver Allah aşkına! … Çağatay Osmanlı Sözlük
Allah akıl fikir versin (veya Allah akıllar versin) — akılsızca bir davranışta bulunanlar için kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
Allah bahtından güldürsün — evlenecek kıza mutluluk dilemek için söylenen bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
Allah bir dediğinden başka sözüne inanılmaz — birinin çok yalancı olduğunu anlatmak için söylenen bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük